Şiddetin Dönüşümü
- Furkan Çağlıyan

- 2 gün önce
- 3 dakikada okunur
Şiddet kavramı gündelik yaşantıda çoğu zaman fiziksel şiddetin yerine kullanılarak anlamı daraltılmaktadır. Halbuki şiddet fiziki durumları da kapsamakla birlikte çok daha geniş bir alanda vücut bulur. Bunların başında duygusal şiddet, sosyal şiddet , ekonomik şiddet gibi alışılmadık şiddet türleri sayılabilir. Bu konu gözlemlendiğinde fiziki şiddeti tetikleyen durumun çoğunlukla bir başka şiddet türünden kanalize olmuş bir duygu patlaması olduğunu tespit etmek mümkündür. Kelime kökeni olarak da incelendiğinde şiddet kelimesinin sertlik, katılık, zorluk anlamlarındaki "ş-d-d (ش - د - د)" kökünden geldiğini görürüz. Bu da işaret etmektedir ki şiddet yalnızca fiziksel bir çıktıdan ibaret olmayıp zorluk çıkaran katı davranımların tümünü kapsar. Somut bir örnek vermek gerekirse ilkokul çağında kavga eden iki çocuğa neden kavga ettiniz sorusu yöneltildiğinde aşağı yukarı benzer cevaplar alırız; ‘’Beni oynatmadılar’’ ‘’bana küfür etti o yüzden vurdum’’ veya ‘’saçımı çekti ben de vurdum’’ şeklinde sıralanabilecek bu örnekler doğal şiddet döngüsünün özeti niteliğindedir. Her biri incelendiğinde görülebilir ki kimi durumda maruz kalınan duygusal kimi zamansa maruz kalınan sosyal şiddet fiziki bir şiddet haline gelmiştir. Nitekim yetişkinler de son derece bu döngünün içerisinde hareket etmektedirler. Ne var ki toplumu oluşturan yetişkin bireyler olarak camialar ve hukuk içerisinde bu noktada ikircikli bir tavır sergilenmekte ve iki yüzlü davranılmaktadır. Her ne kadar ortalama düzeyde akıl sahibi birine şiddetten sorulduğunda buna keskin ve net şekilde karşı çıksa da fiziki şiddetin dışında kalan türlere böylesine sert bir tutum takınıldığı az rastlanır bir durumdur. Halbuki psikolojik açıdan incelendiğinde; duygu, düşünce ve davranış birbirini döngüsel, doğrusal ve çapraz takip eden bir mekanizmadır. Yani kimi zaman duygu düşünceyi, kimi zaman düşünce duyguyu, kimi zaman da bu ikisi davranışı veya davranış bu ikisini tetikleyebilir. Nitekim bu konuda Hz. Ömer(r.a)’ in olduğu düşünülen sözü zikretmek çok yerinde ve uygun olur. ‘Ya İnandığınız Gibi Yaşarsınız Ya Da Yaşadığınız Gibi İnanırsınız ‘ sözündeki hikmetlerden biri de düşünsel ve duygusal (ve dahi inançsal ki bu duygu ve düşünceyi kapsayan tasnif dışı bir tanımdır) boyuttaki hal davranışa etki ettiği gibi davranış da düşünce ve duyguya zamanla tesir eder anlamını taşımasıdır. Bu bağlamda şiddet döngüsü diyagramını göz önünde bulundurarak şiddet davranışının her türlüsünden kaçınmak biz Müslümanlar için zorunlu bir haldir. Kadın veya erkek bireyler olarak bulunduğumuz ortamda şiddeti besleyen kişiler olmamak adına şiddet davranışının her türlüsünden kaçınmalıyız. Daha geniş bir konuya kısaca değinmek gerekirse toplumumuzda ön planda tutulup her gün haberlere taşınan fiziki şiddet haberleri yankı bulsa da toplumu ifsad eden ve sosyal yapısını bozan dedikoduculuk, fitne ve laf taşıma gibi davranışlar hiç gündeme gelmiyor. Oysa bu fiziksel çıktıların nihai sonuçlarına erişene kadar mutlaka dedikodu fitne veya ihanet gibi unsurlardan beslendiğini anlamak hiç de zor değildir. Bu sayılan hususların dinimizce yasaklanmış olması ve bilhassa fitne ile dedikodunun ayrı bir yer tutması elbette ki boşa değildir. Bu konu üzerinde Müslüman kişinin derinlemesine düşünüp kendisini her türlü şiddetten ve dolayısıyla zalimlikten alıkoyması gerekmektedir. Unutmamak gerek ki bir kimsenin suratına atılan tokat onun yüzüne indirilmiş bir darbedir oysa bir kimsenin gıybetini etmek ya da fitne çıkarmak toplumun yüreğine indirilmiş bir darbedir. Bu konuda "Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür." (Bakara sûresi, 191) Ayet-i Kerimesini zikretmek yerinde olur. Hal böyle iken fiziksel, sosyal, duygusal ya da ekonomik fark etmeksizin şiddetten kaçınmak gerekir. Bu kısımların her biri müstakil olarak incelenip üzerine tefekkür edilmelidir. Son olarak da hatırlatmak gerekir ki bu şiddet türlerinin tümü evvela aile içerisinde son bulmalıdır çünkü aile içerisinde kadının kocasına psikolojik şiddeti, kocanın karısına fiziksel ya da ekonomik şiddeti zamanla geri kapanmaz yaralar açmaktadır. Bu da toplumu temelden sarsan unsurların başında gelir. Zira aile toplumu oluşturan en küçük ve önemli sosyal yapıdır.
Psikolojik Danışman Furkan Çağlıyan


Harika, tam yerinde bir anlatım ile duygularımıza tercüman olmuşsunuz.