top of page

SU HAYATTIR

  • Yazarın fotoğrafı: Dr.Aliosman Dağlı
    Dr.Aliosman Dağlı
  • 20 Kas
  • 2 dakikada okunur

Yerkürenin dörtte üçünün sularla kaplı olduğunu, fakat içilebilir su kaynaklarının gün geçtikçe azaldığını uzmanlar her fırsatta dile getirmektedir. İçilebilir su kaynaklarının doğru kullanılması ne kadar önemliyse, diğer su kaynaklarının uygun biçimde temin edilmesi de bir o kadar önemlidir. Hiçbir akarsuyu bulunmayan Arap Yarımadası ülkeleri bu konuda önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Fakat hâlâ ülkemizde bu alanda gerekli yatırımlar istenilen düzeyde olmadığı için yeraltı suyu kaynakları da gün geçtikçe azalmaktadır. Öyle ki başta Konya Ovası olmak üzere birçok tarım bölgesinde devasa obruklar oluşmaya başlamıştır. Oysa yağmur ve kar suları birkaç yasal düzenlemeyle şebeke suyuna dâhil edilse, buharlaşmayı önlemek amacıyla yeraltındaki devasa mağaralardan da yararlanılarak büyük su depoları oluşturulsa, içme suyu sorunu büyük ölçüde çözülebilir. Temizlikte ve endüstriyel alanda kullanılmak üzere deniz suyunun arıtılması ile tarımda damla sulama sistemine geçilmesi, kuraklığın olumsuz etkilerini büyük ölçüde azaltacaktır. Anadolu halkı yüzyıllar boyunca kuraklık korkusuyla yaşamış, nihayet 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yapılan devasa barajlar sayesinde hem açlık hem de ekonomik darboğaz tehlikesini büyük ölçüde atlatmıştır. Ancak nüfusun hızlı artışı ve yanlış sulama politikaları, tarım alanında kuraklığı yeniden gündeme getirmiştir. Büyük şehirlerde, 1990’lı yılların başlarındaki yüzlerce metrelik su kuyularının hatırası henüz hafızalardan silinmeden, 2020 yılından itibaren içme suyu sıkıntısı yeniden gündeme gelmiş ve vatandaşlar baraj doluluk oranlarını tekrar merak eder hâle gelmiştir. Su, günlük siyasete kurban edilecek bir konu değildir. Bu mesele, bir devlet politikası olarak ele alınmalı; ideolojilerden ve partilerden bağımsız, ortak bir bakış açısıyla çözüm yolları aranmalıdır. Aksi takdirde hem içme suyu hem de sulama suyu konusunda ciddi bir krizin ortaya çıkması an meselesidir. Âlemlerin Rabbi olan Yüce Mevlâ (c.c.), ayet-i kerimede “İnkâr edenler, göklerle yer bitişik iken Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ iman etmeyecekler mi?” (Enbiyâ, 21/30) buyurarak evrenin yaratılışında suyun önemini bizlere beyan etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), su kaynaklarının tespit edilip umumun kullanımına açılmasını her fırsatta teşvik etmiştir. Medine’ye teşrif ettiklerinde, ilk icraatlarından biri de su meselesi olmuş; bu konuda başta Hz. Osman (r.a.) olmak üzere birçok sahabi girişimde bulunmuştur. Meşhur Rûme Kuyusu da bu girişimlerin bir eseridir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ayrıca su israfını yasaklamış ve nehir kenarında bile olunsa buna dikkat edilmesi gerektiğini ifade buyurmuştur. İslam fukahâsı da Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu konudaki tutumunu göz önünde bulundurarak sulara dair fetvalarında istihsanı esas almış, yani mümkün olduğunca suyun kullanılabilirliğine dair fetvalar vermişlerdir. Çöl kuyuları hakkında verilen fetva bunların en bariz örneğidir.

Sonuç olarak, suyun hayatımızdaki önemi asla unutulmamalı ve suya dair politikalar her fırsatta geliştirilmelidir. Bu hayati unsur günlük siyasete asla alet edilmemelidir. Anaokulundan itibaren tüm eğitim süreci boyunca su kullanımına dair bilgilendirme devam etmelidir. Ayrıca, diğer birçok üründe de günlük geri dönüşüm uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Özellikle sanayide su kullanımı sınırlandırılmalı ve soğutma başta olmak üzere çeşitli alanlarda alternatif çözümler düşünülmelidir.

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page