SAHAFÎLİK BELASI
- Dr.Aliosman Dağlı

- 20 Kas
- 3 dakikada okunur
Herhangi bir üstadın rahle-i tedrisinden geçmeden ya da yönlendirmesi olmaksızın kendi kararına göre kitap seçimi yapıp okuyan ve farklı kişilerin sohbetlerinde kendince yetişen malumat sahibi kişilere sahafî denir. Bu kişiler ne kadar isabetli seçim yapıp doğru kitapları doğru sırayla da okusalar aşılanmamış ağaçlar misali hoşa gitmeyen yönleri olabilmektedir. Tekke, zaviye ve medreselerin kapatılmasından sonra özellikle memleketimizde bu tarz malumat sahipleri, edebiyat, sanat, fikir ve maalesef ilim hayatında oldukça çoğalmıştır. Taş duvar örmek gibi en basit bir işin bile bir ustanın çırağı olmadan kâmil manada öğrenilemeyeceği de göz önünde bulundurulacak olursa, sahafîliğin ne büyük bir tehlike içerdiği daha iyi anlaşılır. Bu konuyu daha iyi izah edebilmek için yaşadığım iki misali burada zikretmeyi uygun buluyorum. İ.K. adında 23 yaşından sonra tövbe edip İslami yaşantıya dönen ve yaklaşık 40 yıl dini sohbetlere katılıp yüzlerce kitap okuyan bir kişi, şahsıma: "Hocam Allah (c.c.) ne kadar mütevazı, Kur’an-ı Kerim’de benlik yapmıyor hep biz diyor." deyince başımdan aşağı kaynar sular dökülürcesine bir dehşete kapılıp şaşırdım ve cevaben kendisine: “Yüce Allah (c.c.) günde beş vakit en az otuz defa "ALLAHU EKBER” diyerek Yüceliğini ilan ettiriyor. Kur'an-ı Kerim bize Cenab-ı Hakk'ın (c.c.) “Kebir, Mütekebbir, Aliyy, Azîm, A’lâ ve Zü’l-celâli ve’l-ikrâm” gibi birçok ismini beyan ediyor. Sizin tevazu alameti olarak gördüğünüz “Biz” ibaresi tazim ifade eder. Ayrıca Rabbimiz, Kur’an’da "Ene" kelimesini de defalarca kullanmıştır. Sizin bu yaklaşımınız ve anlayış tarzınız bir yanılsamadan ibarettir, bunu değiştiriniz.” dedim. Yine bir ramazan ayında TRT'de yayınlanan bir iftar programına aslen hukukçu olan sahafî bir kanaat önderi davet edilmişti. Bu zat konuşmasının içinde öyle bir gaf yaptı ki maazallah küfre varacak bir düzeydeydi. Ö.T.İ. kendince Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yüceliğini anlatmak için: “Bakınız, Allah (c.c.) bile Peygamberimize (s.a.v.) kulluk yapmamızı emrediyor. “De ki ey kullarım!” diye hitap etmemizi istiyor” deyince, etrafımdaki misafirler şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladılar. Önce TV'yi kapattırıp kısaca şöyle açıklama yaptım: “Bu kişi hukuk, edebiyat ve sanat konusunda ehliyet sahibi olabilir. Fakat hiçbir kişi ya da kurumdan İslamî ilimlere dair yeterli bir eğitim almamıştır. O yüzden bazı ibareleri yanlış anlamış olabilir. Keşke kendi alanında konuşup topluma faydalı olsaydı. Fakat talebe olmadan hoca olmaya kalkıştığı için böyle büyük bir gaf yaptı. Bu ayetin asıl izahı şöyledir: “De ki ALLAH (c.c.) buyuruyor ki: Ey kullarım!" Bu izah bütün müfessirlerin üzerinde ittifak ettiği hakikattir. Ö.T.İ’nin yapmış olduğu açıklama son derece yanlıştır.” Dedim. Yukarıda misal olarak gösterdiğimiz İ.K. ve Ö.T.İ. sadece birer örnek... Bunların yüzlercesini sosyal medyada bulmak son derece kolay. Tabi ki eğitimden çeşitli sebeplerle mahrum kalmış ya da bırakılmış kişiler, kendilerini ilmen geliştirme hakkına sahiptirler. Ancak bunu belli bir usul üzere yapmak zorundadırlar. Bu usulü maddeler halinde şöylece özetleyebiliriz:
1) Kitap tavsiyesi alınabilecek ehli sünnet bir hoca bulmak.
2) Tavsiye edilen kitapları sırasına uygun ve nitelikli şekilde okumak.
3) Mümkünse aynı dertten muzdarip olan bir arkadaşla müzakere yapmak.
4) Akla takılan ya da tam anlaşılmayan konuları not alıp ehline sormak.
5) Ehli sünnet olmayan hocaları dinlemeyip kitaplarını okumamak.
6) Anlaşılması zor konuları dinlememek.
7) Tartışmadan ve tartışmalı konulardan uzak durmak.
8) İlk fırsatta sistematik dinî eğitim almaya niyet etmek.
9) Öğrendiği bilgileri bir hoca edasıyla değil, bir arkadaş duyarlılığıyla paylaşmak.
10) Hoca olmadığının farkında olup, her türlü yorumdan kaçınıp nakille yetinmek.
Sonuç olarak, günümüzdeki bilgi anarşisini de göz önünde bulundurduğumuzda belli bir hocanın ya da kurumun gözetimi altında eğitim almadan, güvenilir kişilerden tavsiye almadan, sadece kendi birikim ve kararına dayanarak kitap okumak ya da sosyal medyadan bilgi edinerek ilmî konularda ehliyet sahibi olmak mümkün değildir. Bu kişiler daha sonra hangi makamlarda bulunup hangi yüksek ünvanları elde ederlerse etsinler, konuştukları ve yazdıkları muteber değildir. İslâm ümmetindeki tefrika ve aşırılıkların en temelinde eğitim eksikliği ve yanlış anlamaların olduğu görülmektedir. Sahafîlik ise bunun en bariz örneğidir.



Yorumlar