top of page

Pazar Yeri ve Otopark Problemi

  • Yazarın fotoğrafı: Dr.Aliosman Dağlı
    Dr.Aliosman Dağlı
  • 20 Kas
  • 2 dakikada okunur

Yüzyıllardan beri devam ede gelen geleneksel pazar anlayışı, 21. yüzyılda artık farklı bir forma girmek zorundadır. Başta büyük şehirler olmak üzere hemen hemen ülkemizin tamamında trafik problemi, hayatın en ciddi meseleleri arasında zikredilmektedir. Maalesef hâlâ İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde bile mahalle aralarında, geçiş güzergâhlarına pazar kurulmaktadır. Ahalinin meskenlerinin önü fiilen gasp edilmekte, mahremiyetler çiğnenmekte, özel yaşama hürmetsizlik edilmektedir. Mülk sahiplerine danışılmadan pencere muhafazalarına pazar çadırları sabitlenmekte, özellikle giriş ve bodrum katlarında gün boyunca çekilmez bir yaşam sürülmektedir. Yapılan itirazlar çoğu zaman şiddet ve hakaretle karşılık görmekte, esnaf ile vatandaş karşı karşıya gelmektedir. Yine mahalle esnafı, pazar gününden bir gün önce ve bir gün sonrası da dâhil olmak üzere satışlarında büyük oranda düşüş yaşamaktadır. Kira, vergi, sigorta ve işçi ücreti gibi birçok sabit gideri olan esnaf bu durumdan olumsuz yönde etkilenmektedir. Olağanüstü bir hal zuhur ettiğinde ise müdahale neredeyse imkânsız hale gelmektedir. İki kişinin yan yana yürüyemediği, çadır direkleri ile geçişin daraltıldığı bir güzergahta ne itfaiyenin, ne polisin, ne de ambulansın yardıma ulaşması mümkün görülmektedir. Bu itirazlara bazı komik gerekçeler öne sürülse de hakikat gizlenemeyecek kadar âşikârdır. Benzeri sıkıntılar otopark konusunda da gözlenmektedir. “Değnekçi” dediğimiz gayrimeşru grupların yönlendirdiği, ya da bazı yerel yönetimler tarafından gasp edilen sokak araları, paralı otopark haline getirilmiştir. Vatandaş, kendi evinin önünden geçmekten ve arabasını park etmekten adeta men edilmektedir. Hem pazar probleminin hem de otopark sorununun çözülmesinin yolu aslında çok da zor değildir. Ya istimlak yoluyla ya da kamu arazilerinin tahsisiyle bu konu kolayca halledilebilir. Binaların altına mecburi tutulan otoparkların farklı yollarla konuta devşirilmesi engellenerek bu durum daha da hafifletilebilir. Malumdur ki pazarlar, mahallelerde haftada bir gün kurulmaktadır. Eğer kapalı pazar sistemi uygulanacak olursa hem mahalle esnafı hem de pazarcılar bu durumdan menfi olarak etkileneceklerdir. Fakat tahsis edilecek alan, haftanın altı günü tamamen farklı amaçlarla, pazar günleri de akşamları otopark olarak işlev görürse hem park problemi hem de pazaryeri problemi kökten çözülecektir. Yine deprem gibi doğal felaketler esnasında mahallelerde toplanma yeri ayrıca belli olacaktır. Maalesef bu kadar basit bir çözüm yolu var iken, farklı mülahazalarla “geleneksel” ismi verilen kara düzen devam ettirilmektedir. Bu durum birçok hak kaybına, bireysel ve toplumsal huzursuzluğa neden olmaya devam etmektedir. Hâlbuki rehber-i hakikimiz ve göz nurumuz Hazreti Muhammed Mustafa’nın ümmeti, bu konuda en köklü çözümleri yüzyılımıza tatbik etmek zorundadır. Nitekim Peygamberimizden rivayet edilen bir hadisi şerif şöyledir:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur:

“Yollarda oturmaktan sakının. Eğer ille de oturacaksanız, yolun hakkını verin.”

Ashab, “Yolun hakkı nedir ya Rasûlallah?” diye sorunca, Efendimiz şöyle buyurdu:

“Gözünü haramdan sakınmak, başkasına eziyet etmemek, selamı almak, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak.”

(Buhârî, Mezâlim 22; Müslim, Libâs 40)

Sonuç olarak; netice itibariyle pazar yeri ve otopark meselesi yalnızca günlük hayatı zorlaştıran basit bir problem değil, aynı zamanda şehir kültürümüzün, toplumsal huzurumuzun ve bireysel haklarımızın doğrudan muhatabı olan bir meseledir. Bugün 21. yüzyılın imkânlarıyla çözülebilecek bu meseleler hâlâ geleneksel alışkanlıkların gölgesinde sürdürülmekte, vatandaşın huzuru, esnafın emeği ve şehir düzeni ikinci plana atılmaktadır. Oysa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) asırlar öncesinde işaret ettiği üzere yolun hakkı; insana saygı, eziyetten uzak durmak, selamı karşılamak ve iyiliği yaymaktır. Bu prensiplerin çağımıza uyarlanmasıyla hem pazar hem de otopark sorunları kalıcı bir çözüme kavuşturulabilir. Gerek kamusal alanların tahsisi gerekse akılcı bir planlama ile bu sorunların çözümü mümkündür. Yeter ki niyetimiz sahih, adalet ve hakkaniyet ölçülerimiz sağlam olsun.

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page